Türkiye’ nin Hikayesi | Önce Kendi “Ülkeni” Kurtar

” Türkiye ‘de her birimiz büyük siyasetçileriz. Şikayetçi siyasetçileriz kısaca. “
Geçen Haziran’ daki seçimden sonra daha iyi anladım. Biz toplum olarak siyasetten başka bir şeye gayret sarf etmiyoruz. Sarf etsek dahi siyasetin gündeme girmesiyle her şeyi bir kenara bırakıyoruz. Geçtiğimiz seçim yaklaşırken toplumda hatların ne kadar gerginleştiğini, insanların neredeyse cepheleşmeye başladığını, geçirdikleri bir gün içinde gittiği her yerde; sokakta, otobüste, okulda, çay bahçesinde, kahvede, işte, yemek sofrasında, televizyonun karşısında tüm odağını siyasete ayırıp siyaset konuştuklarını, birilerini hain ilan edip, birilerini gerçek vatansever ilan ettiklerini gördüm. Ben de bu insanlardan biriydim belki de. Seçim zamanı yaklaştıkça siyaset dinlemeye ve konuşmaya ayırdığım vaktin giderek arttığını, tüm bu süreçte de okumaya ve öğrenmeye giderek daha az zaman ayırdığımı, son zamanlarda ise neredeyse hiç okumadığımı, sadece politik nutuk attığımı fark ettim. Tüm siyasi alternatiflere dönüp her birinin ne kadar kusurlu ve yanlış olduğunu görüp ” Allahım çare nerede?” ” Bir çıkar yol yok mu?” diye düşünmekten aklımı kaybedecektim ki yine yanlış yere kafamı çevirdiğim gerçeği dank etti. Toplumun her zerresine yayılıp insan ilişkilerini darmadağın etmiş siyasetten şimdi de Türkiye’ nin sorunları çözmesini bekliyorduk.

 

Giderek birbirinden kopan, birbirine yabancılaşan Türkiye' nin toplumu

 

Siyaseti olması gerektiği sınırda bırakmadığımız sürece hiçbir derdimizi siyasetle çözemeyiz. Dertlerin asıl sebebinden dertlerimizi çözmesini bekliyoruz. İdeal toplum ve devlet düzeninde siyaset sorunları çözmenin, halka hizmet etmenin en etkili yollarından biridir. Fakat böyle ideal bir düzende dahi tek yol değildir. Siyasetin ideal sınırlarında kalmadığı bir düzende yaşıyorken bu yolun etkili olmasını ve tüm dertlerimizi çözmesini beklemek komiktir, komikten öte acıdır.

 

Sıkça görülen Türkiye Büyük Millet Meclisi kavgalarından yalnızca birisi

 

“Türkiye’nin Hikayesi” nin ilk yazısında yanlış yere bakmaktan bahsetmiştik. Toplumun doğrudan sonucu olan siyaset-devlet düzenine öfke saçmayı bırakıp biraz da nasıl bir toplum olduğumuzu sorgulamamız gerektiğinden bahsetmiştik.

 

Toplumumuzu tümden düzeltmeyi de toplumun içinden çıkan siyasetçilerden, devlet adamlarından beklemeyelim.

 

Artık ” Kurtarıcı, her şeyi bilen bir lider” den gelip bizi düzeltmesini bekleme tembelliği ve ihtimaline sırt dayamayalım.

 

Türkiye' yi tek başına düzeltecek "kurtarıcı lider"  ihtimaline bel bağlayamayız.

 

Toplumu biz, toplumun fertleri olarak düzelteceğiz.
Peki nereden başlayacağız?

 

Önce Kendi Ülkeni Kurtar!

 

Siyasetçiyiz demiştik.

 

Her gün siyaset konuşup, kahvede ülkeyi ve dünyayı kurtarıyoruz. Ülkeyi biz yönetsek her şeyi çözeriz, en doğrusunu biz biliriz diye düşünüyoruz. Ülkeyi ve dünyayı kurtaracak insanlarız ama kendimize, ailemize ve çevremize hayrımız yok. Siyasette karşıt görüşteki birinin ne kadar iyi ne kadar kötü, ne kadar vatansever ne kadar hain olduğuna karar veriyoruz ama kendimize dair hiçbir eleştirimiz yok.

 

Bu ülkeyi ve dünyayı kurtarmadan önce kendi “ülkemizi”, kendi “dünyamızı” kurtaracağız. Kendimizden ve çevremizden başlarken şu soruları yöneltelim aynanın karşısında:

 

” Ben kendimi mutlu edebiliyor muyum?”
” Ben neyi dert ediyorum, ne uğruna yaşıyorum?”
” Bu hayatta kendim,ailem, çevrem ve toplumum için bir hayalim, bir idealim var mı?”
” Ben küçüklerime, çevreme ne kadar örnek olabiliyor, onlara ne kadar yarar sağlıyorum?”
” Ben aileme, çevreme karşı görevlerimi ne kadar yerine getiriyorum?”
” Diğer insanlarda eleştirdiklerimi ben yapıyor muyum?”
” Ailem, çevrem beni nasıl görüyor?”
” İçinde yaşadığım toplum için ne üretiyorum?”
” Ben kimin hayatını kolaylaştırıyor, kimi mutlu ediyorum?”

 

Bu soruların binlercesini kendimize sorabiliriz. Çünkü kendimizi keşfetmenin bir sınırı yok.

 

Türkiye’ yi elbette kurtarabiliriz. Dünyayı elbette daha iyi bir yer haline getirebiliriz. Tüm her şeyi düzeltecek, Türkiye’ yi her anlamda kalkındıracak kahraman ve “kurtarıcı lider” olabiliriz.

 

Ülkeyi kurtaran kahraman olmadan önce, kendi kahramanımız, ailemizin, çevremizin, küçüklerimizin ve büyüklerimizin kahramanı olalım. Dünyayı güzelleştirmeye kendi dünyamızı güzelleştirerek, Türkiye’ yi kurtarmaya kendi “ülkemizi” kurtararak başlayalım.

 

Önce kendisini, sonra ailesi ve çevresini; nihayet toplumunu mutlu edebilen, tüm hepsine değer üretebilen insanlardan olursak farkında olmadan dünyayı kurtarıyoruz demektir.

 

Hadi aynaya bakarak başlayalım.

İlk yazıyı okumak için tıklayın.

batihandizdaroglu.com
batihandizdaroglu.com