Türkiye’nin Hikâyesi- Sivil Toplumla Yükselen Türkiye

Çarpıcı bir istatistikle başlayalım: Türkiye’ de gençlerin %98′ i herhangi bir sivil toplum kuruluşu üyesi değil. Türkiye ‘nin tüm nüfusunda STK üyesi olanların oranı %13′ lerde. Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’ ne göre Türkiye’ de hali hazırda aktif dernek ve vakıf sayısı 114 binin üzerinde. Faal STK sayısının yetersiz seviyelerde olduğunu söylemek mümkün olmasa da meseleye derinlemesine; nitelik ve faaliyet alanları olarak bakmakta fayda var.

 

Türkiye' de gençlerin %98'i herhangi bir sivil toplum kuruluşu üyesi değil.

 

Önce Sivil Toplum Kuruluşu kavramının tanımına ve faaliyet alanlarını ele alalım. Türkiye’ de yalnızca dernek ve vakıflar olarak Sivil Toplum Kuruluşları, gönüllü örgütlerden düşünce kuruluşlarına, sosyal hareketlerden vatandaş inisiyatiflerine, hükümet dışı örgütlerden sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş bir yelpaze içerisinde hareket eden ve sosyal fayda sağlama amacının yanı sıra, toplumsal gelişme ile demokratikleşme amacıyla insan hakları, çevre, gençlik, eğitim, sağlık, engelliler, kalkınma vb. gibi farklı alanlarda çalışan sivil örgütlenmelerdir ( Tevfik Başak Ersen, TÜSEV Genel Sekreteri). Diğer bir deyişle, hükümet ve devlet üzerinde toplumsal iyileşme ve hakların korunmasını misyon edinen kurumlardır. Yine Ersen’ in yazısında ifade ettiği gibi Türkiye’ deki vakıf ve derneklerden ibaret görülen sivil toplum dünyasında faaliyet gösteren vakıflar en fazla eğitim ve sosyal yardım, dernekler ise mesleki ve dayanışma, spor ve spor ile ilgili faaliyetler ile din hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik alanlarda çalışıyor. Bu gerçek üzerinde sivil toplum dünyasını incelediğimizde mesleki dayanışma, spor faaliyetleri adı altında kurulan ve tüm STK sayısının önemli bir kısmını oluşturan derneklerin çoğunun kahvehane faaliyetinden öteye geçmediğini görebiliriz. Bu durumda 114 binin üzerinde STK’ nın ne kadar işe yarar olduğunu tartışmaya ihtiyacımız olduğunu da görürüz.

 

Türkiye’ nin Hikâyesi serisinde toplumsal iyileşmenin özellikle gençlikte meydana gelecek bir kalkınmayla mümkün olacağı görüşünü ağırlıkla ortaya koymak istediğim için sivil toplum konusunu da gençlik perspektifinden ele almak istiyorum. Yazımın en başında yer verdiğim çarpıcı istatistiğe dönelim. Tüm nüfusunun % 13′ ü sivil toplum dünyasına mensup olan bir ülkenin gençliğinin yalnızca %2′ si herhangi bir STK üyesi. Bu hem genel orana kıyasla hem de tek başına ele alınınca iç karartıcı bir tablo ortaya koyuyor.

 

Sivil Toplum Bir Genç İçin Ne İfade Eder?

 

Meseleyi yalnızca bir STK nın ne ifade ettiği olarak değil; bir genç için ne ifade ettiğini anlayacak biçimde değerlendirmek gerekiyor. Üniversiteli bir genci örnek alalım. Üniversitede okuyan bir genç için bir dernek ya da vakıf ailesi, arkadaş ortamı ve üniversitedeki ortamı gibi zorunda olarak değil gönüllü olarak bir parçası olduğu ve bir misyon doğrultusunda değer ürettiği ortamdır. Bu açıdan bakıldığında sivil toplum, gençlik için yetişkin insanlardan daha fazla önem arz ediyor. Bunun anlamı şu:
Gençliğin %98’i aile, arkadaş ve üniversite ortamı dışında, zorunda olmadığı ve toplumsal bir amaç doğrultusunda çalıştığı bir sosyal ortama sahip değil.
Sivil toplumun tanımını da tam bu noktada ele alırsak diğer bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz: Gençliğin %98’i insan hakları, çevre, gençlik, eğitim, sağlık, engelliler, kalkınma gibi konularda haklarını arayacakları ve görüşlerini ifade edecekleri sosyal bir ortamdan yoksun.

 

Gençler, kendilerini ifade edecekleri sosyal ortamlardan yoksun. Toplum için değer üretmeden amaçsız yaşıyorlar.

 

Sivil Toplumla Yükselen Türkiye!
Türkiye’ nin bir kalkınma ve yükseliş hikayesi yazacağına inanıyorsak bunu mümkün kılmak için harekete geçmemiz gereken en temel alanlardan biri toplumsal iyileşmenin ana hattı olan sivil toplumdur. Türk toplumunun her kesiminde sivil toplum alanında hem nicelikte hem de nitelikte artışa ihtiyacımız var. Anlamlı amaçlar için yürekten ve bilekten destek veren insanların gücüyle hem toplum kendini yükseltecek; hem de devlet organları ve hükümetin işleyişi daha iyi hale gelecektir. Çünkü sivil toplum, hak talep eden; yalnızca talep etmekle kalmayıp hakları ve amaçları doğrultusunda kolları sıvayan, gerektiğinde devletle birlikte iyileşme ve kalkınma için çalışacak inisiyatiflerdir.

 

Yapacaklarımız açık.Önce sivil toplum dünyasına Türkiye’ nin karanlık darbe dönemlerinden miras kalıp şükür ki her geçen gün yok olan sivil örgütlenmeye olan olumsuz bakış açısını daha hızlı biçimde ortadan kaldırmalıyız. Ersen’ in ifade ettiği bu satırlar bu gerçeği çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır:

 

“Sivil topluma katılımın düşük olmasının bir nedeni Türkiye’de örgütlenmenin hâlâ olumsuz algılanması, hatta belirli dönemlerde artan baskıların bir sonucu olarak örgütlenmekten korkulması. “Örgüt” yerine kuruluş denmesi bile ülkedeki bu tedirginliğin bir sonucu!”

 

"Sivil topluma katılımın düşük olmasının bir nedeni Türkiye’de örgütlenmenin hâlâ olumsuz algılanması, hatta belirli dönemlerde artan baskıların bir sonucu olarak örgütlenmekten korkulması. “Örgüt” yerine kuruluş denmesi bile ülkedeki bu tedirginliğin bir sonucu!"

 

Sivil topluma bakış açımızı düzelttikten sonra yapmamız gereken eğer üye değilsek en kısa zamanda  kişisel misyonumuza değerlerimize ve hedeflerimize uygun bir sivil toplum kuruluşuna üye olup toplum, ülkemiz ve dünya için değer üretmeye başlamaktır.

 

Özellikle Türkiye’ nin yükselişinin öncüsü olacak gençliğe bu bağlamda daha fazla iş düşüyor. Gençler! Şimdi aile ve arkadaşlarımızla örülü konforlu ve doğal çevremizi aşıp yeni insanlar tanıyıp yeni hedefler için koşturma vakti. Şimdi bir gençlik derneği ya da vakıfına üye olun. Türkiye’ de çok iyi çalışan yüzlerce gençlik örgütü var. Bunlardan en önde gelenlerinden bir tanesi de hiç şüphesiz bir parçası olduğum BİGENÇ Derneği.

 

 

“Bilinçli ve İdealist” bir gençliğin hayaliyle yola çıkıp her geçen gün daha fazla gençle daha fazla değer ürettiğimiz BİGENÇ Derneği’ nde sizi de görmek isteriz. (bigenc.org)

 

Türkiye’ nin hikayesinin dördüncü yazısında da umudum ve inancım artarken düşüncem aynı: Türkiye tüm olumsuzluklara rağmen üretken, çalışkan, hak yemeyen ve hakkını arayan, bilinçli ve idealist insanlarıyla yükselecek.

 

                                       Fatoş Karahasan- Açılın Gençler Geliyor
batihandizdaroglu.com