Yurt dışında Yaşamak – Neler Öğrendim?

Geçen yazın ortalarında memlekete dönüş vaktim yaklaşırken aklıma gelen bir fikri Türkiye’ye dönüşümün üzerinden 7 ay gibi uzun bir süre geçtikten sonra hayata geçiriyorum. Kore’den dönmeme birkaç hafta kaldığında gece Itaewon’daki G Guesthouse’ ın terasında oturup yaşadığım maceralar, edindiğim deneyimler ve öğrendiklerim üzere düşünürken düşünmenin bir adım ötesine geçip aynı zamanda da yazmalıyım dedim kendime. Döner dönmez kendime gelince şöyle kapsamlı bir yazıyı kaleme alıp ve blogumda paylaşma kararı aldım. Ancak çeşitli sebepler( bunların içinde tonlarca mazeret, adaptasyon sorunu, zaman bulamamak, bazı şeyleri yoluna koyamamak da dahil) bu fikri gerçek kılmama mani oldu.  Bu bahanelerin içinde çok meşgul olduğum yanılgısı da vardı. Durup düşünüp bir de yazı yazamazdım o kargaşada. Ben dursam toplum durmaz, bu kocaman sistemin çarkları durmaz diye düşündüm. Duracağı varmış, malum Covid-19 hergelesi kendisine bağlı olarak hayatımızı düzenlediğimiz sistemi bir süreliğine yerle bir etti, ayağımızın altından çekti.  Tüm bu işin sonucunda  bizim de karantinaya girip eve kapanmamız gerekti. Bu kapanış da bize öncesine kıyasla daha bol vakit sundu. Bu bolca vakitlerin de  geçmişte ertelediğim fikirleri tekrar gündemime alıp aksiyona geçmek için en doğru vakitler olduğunu düşünerek yurt dışında tecrübe ettiğim ve önemli gördüğüm düşünceleri yazmaya karar verdim. Şimdi tam bu satır bahsettiğim bu sürecin sonundaki o aksiyona geçiş anını anlatıyor. 

Türkiye’ye döndükten sonra kendi hikayemden bağlamına göre yaptığım konuşmalarda ve yazdığım yazılarda bahsetmiştim. Tekrardan uzun uzun hikayemi anlatmanın mantıklı olmadığını düşündüğüm için kısaca değineceğim: Temmuz 2018’de eğitim için gittiğim Güney Kore’de iki akademik yarı yıl ve aradaki yaz dönemleri olmak üzere toplam 14 ay kaldıktan sonra geçtiğimiz Eylül ayında Türkiye’ye döndüm. Şimdi lisans eğitimimde son yılı okuyorum. Haziran itibariyle mezun olduktan sonra yine rotam yurt dışı olacak. Bu sefer durağım Japonya. 

Aslında Kore ile ilgili ilk tecrübem bu gidişim değil, bir sene öncesinde yine Temmuz 2017’den sonra orada geçirdiğim 2 aydı. İlk gidişimin amacı yaz tatilimi geçirip zihnimi dinlendirmek ve kendimi başka bir tecrübede yenilemekti. Kore’de geçirdiğim iki ayın sonunda yenilenmiş olarak ve yüreğimde yeni hayal ve hedeflerle Türkiye’ye döndüm. Dönüşümün ardından Kore’ ye farklı bir vesile olan öğrenci değişim programı ile gitmenin planını yaptım ve nihayetinde bunu gerçekleştirdim. 

Kore'de yaşamım önemli kısmını oluşturan, okuduğum okul Sejong University
Kore’ de eğitim gördüğüm okul : Sejong University

İkinci gidişimde elbette her şey çok daha bilindik ve kolay olmuştu. Bu sefer önümde daha uzun bir zaman vardı ve önceki serüvenimde aklımın bir köşesinde kalan, gerçekleştirmeyi istesem de zamanın mani olduğu hedef ve hayalleri gerçekleştirebilecektim. Bu düşüncelerle yaz tatilimi yine bir sene önce kaldığım hostelde çalışarak geçirdim. Eylül ayında üniversite programım başlayana kadar Kore’deki evim olan bu hostelde dünyanın farklı uçlarından gelen yüzlerce insanla tanıştım, konuştum, eğlendim ve arkadaş oldum. Tüm bu tanışıklıklarda ve sohbetlerde yepyeni bilgiler ve bakış açıları edindim. Her hikayede ufkum biraz daha gelişti. Üniversite programım başladıktan sonra dahi bağımı koparmadığım arkadaşlıkların kaynağı olan bu deneyim Kore’deki ikinci serüvenim için kıymetli bir başlangıç olmuştu. 

"Kore'de yaşamak" benim için G Guesthouse ile başladı. 6 ayımı geçirdiğim, evim!
G Guesthouse

Değişim programımın başlamasıyla birlikte onlarca farklı ülkeden gelen öğrencilerle aynı deneyimi yaşama fırsatı buldum. Farklı motivasyonlarla çıktıkları bu yolda bu öğrencilerin attıkları ilk adımlar ve öğrendikleri aynıydı. Kore’de geçirecekleri 4-5 ayda yerel kültüre dair öğrenebildiklerini öğrenecek, kuracakları arkadaşlıklarla 4-5 ayın sonrasında dünyanın bambaşka uçlarında bağlar inşa ettikleri insanlara sahip olacaklardı. Ben de aynı hisler ve deneyimlere sahiptim; ancak Kore’ye biraz daha erken gelmenin getirdiği özgüvenle biraz daha rahat hissediyordum. İlk günlerini geçiren ve biraz heyecanlı biraz da gergin bu gençlere elimden geldiğince yardımcı oldum. İyi niyetle yapılan destekler ve arkadaşlık adımları farklı kültür ve hayat tarzlarına rağmen insanların samimi bağlar kurmasını sağlayabilir şüphesiz. İnsanların yurt dışına çıktıklarında en gergin anları olan ilk günlerinde onlara gülümseyerek bir merhaba demenin yepyeni dostluk kapılarını aralayabilecek kudrette olduğunu öğrendim. 

Üniversitede tanıştığım Koreli ya da yabancı arkadaşlarımın düşüncelerime, hikayeme ve içinden geldiğim kültüre ilgileri olduğunu gördüğümde aslında yurt dışına çıkan her bireyin bir temsilcilik sorumluluğu olduğunu öğrendim. Her birimiz, geldiğimiz ülkenin kültürünün, özelliklerinin, toplumunun temsilcileriydik. Ülkelerimizin ve toplumlarımızın yabancı insanlara açılan kapıları olduğumuzu öğrendim. Bu sayede, tanıştığım her insana böyle kıymetli bir bilgi ve deneyim kapısı olarak bakmayı öğrendim. 

Yurt dışında yaşamak bana çok kıymetli dostluklar da kazandırdı.
that was epic!

Kore’de geçirdiğim süreçte birçok defa şehir içi ve şehir dışı geziye çıktım. Özellikle şehir dışına yaptığım gezilerde daha küçük şehirlerde ya da kasabalarda tanıştığım insanlarla sohbet ettim, hikayemi anlattım ve hikayelerini dinledim. Bana olan kibar davranışlarında olduğu kadar yaşayış biçimlerinde de bir tanıdıklık sezdim. Tren ile yaptığım gezilerde içinden geçtiğimiz kasabalarda yaşayan insanları izledim ve hayatlarını düşündüm. Bu düşünmenin sonunda dünyanın farklı diyarlarında da olsa insanların aynı olduğunu, benzer yaşam kavgalarına sahip olduğunu idrak ettim. Bana kibarca ikramda bulunan yaş almış teyzelerin bizim ülkemizde teyzelerden hiçbir farkları olmadığını fark ettim. İnsan olmak ve yaşamak gibi ortak bağların konuşmak, tanışmak ve mutlu olmak için yetebileceğini öğrendim. Kültürel farklılıklardan dolayı hiçbir insan ya da toplumu dışlamamak gerektiğini öğrendim. 

Kore'de yaşarken favorim olan destinasyonlardan biri: Gwangchang Market!

Türkiye’de yaptığımız gençlik projeleri ve sivil toplum çalışmalarını küresel bir ölçeğe taşıma hayalimiz doğrultusunda ilk somut adımları yine Kore serüvenimde attım. Kore’de kurduğum global gençlik topluluğu Youngact Korea‘ da hayalime ortak olan birçok ekip arkadaşımdan ölçülmesi mümkün olmayan şeyler öğrendim. Bir arada birbirimizi değer katmak ve birlikte içinde yaşadığımız topluma değer üretme hedefiyle bir araya geldiğimiz farklı ülkelerden birçok genç ile birlikte üretmenin hazzına vardık. Konuşma programlarımızda, konferanslarımızda, gezilerimizde, dijital projelerimizde her gün yeni perspektifler edindim. Farklı ülkelerin insanlarıyla sadece sohbet edilebileceğimi değil, birlikte aynı hayal için çalışabileceğimi de öğrendim.  Sorunları çözmek üzerine yaptığımız tüm bu çalışmalarda her ülkenin ve her toplumun benzer sorunları olduğunu ve yeni nesilden bu sorunların çözmelerini beklediğini öğrendim. Bu sebeple Türkiye’de yaptığım bir çalışmanın dünyanın farklı diyarlarında da faydalı olabileceğini öğrendim.

Son olarak; kaldığım hostelde, üniversitemde ve çıktığım gezilerde tanıştığım yüzlerce insanın her birinin anlattıkları beni cezbetti. Ülkelerine, memleketlerine, yaşamlarına ve serüvenlerine dair paylaştıkları bende dünyanın farklı yerlerine karşı bir merak uyandırdı. Her yeni insanın anlattıklarında yeni bir dünyaya açıldığımda aslında her insanın bir dünya olduğunu keşfettim. Geldikleri diyarların ve toplumların sonsuz bilgi, kültür ve gelenekle dolu olduğunu anladığımda dünyanın gezerek bitmeyecek kadar uçsuz bucaksız olduğunu fark ettim. Keşfedecek çok şeyin, tanışacak çok insanın, gidilecek çok diyarın olduğunu öğrendim. Yaşamanın yeniliklere yelken açmadan anlamsız olduğunu öğrendim.