Üniversiteler Zorunlu Uzaktan Eğitim Sürecinde Neyi Yanlış Yaptı?

Son 3 aydır dünyada ve ülkemizde pandeminin getirdiği zorunlu değişikliklerden şüphesiz eğitim de nasibini aldı. Sosyal hayatın ve toplumsal etkileşimin asgari ölçülere indirildiği bu üç ay (ve belki de bir üç ay daha), eğitim faaliyetlerinin de farklı bir düzlemde devam etmesini zorunlu kıldı. Mart’ın ortasında üniversite öncesi ve üniversite eğitimlerinin kısa süreli durdurulması kararı alındıktan sonra hem devlet hem de özel eğitim kurumları hiç beklemedikleri bir düzleme geçme zorunluluğu karşısında kolları sıvadılar. Bu kurumların bir kısmı böylesine ani bir geçiş ihtiyacına cevap verecek hazırlıkta değillerdi, diğer bir kısmı da (küçük bir kısmı) eğitim faaliyetlerini neredeyse tamamen çevrim içi(online) sisteme aktarmaya hazırlıklıydı. Özellikle vakıf üniversitelerinin nitelikli olanları bu alana önceden yaptıkları yatırımlar sayesinde, devlet okulları da Milli Eğitim Bakanlığının geniş kaynakları ve ulusal boyutta ölçekleme ve etki gücü sayesinde pek vakit kaybetmeden çevrim içi eğitime geçtiler. Lisans eğitimini henüz tamamlamış ve şu sıralar mezun olmak üzere olan, üniversite hayatının son dönemini bambaşka bir düzlemde tamamlamak zorunda kalan birisi olarak çevrim içi/uzaktan eğitim deneyimim üzerine düşüncelerimi aktarmak istediğim için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

Uzaktan Eğitim sürecinde üniversitelerin yanlışı neydi?Öğrenciler bu süreçte yoğun bir çalışma yükü ile mi karşılaştı?Bu yazıda.

Muhakkak her öğrencinin uzaktan eğitim tecrübesi farklı biçimde gerçekleşmiştir. Ancak, herkes gibi bütün eğitim kademelerinden geçmiş olmam, farklı eğitim düzeylerinde ve üniversitelerde geniş bir çevrem olması dolayısıyla uzaktan eğitim üzerine genel bir çerçeve çizebileceğimi düşünüyorum.

Belirttiğim gibi, Mart ayının ortasında gelen zorunlu değişiklikle birlikte üniversiteler olarak değişiklikleri takip eden bir haftanın sonunda uzaktan eğitime başladık. Okuduğum ve mezun olmak üzere olduğum Özyeğin Üniversitesi de, yine birçok nitelikli üniversite gibi sürece hazır olduğundan, öğretim görevlilerinin derslerin içeriği ve kapsamı konusunda bir değişiklik yapması gerekmişti sadece. Zoom ve Microsoft Teams gibi görüntülü görüşme uygulamaları üzerinde eş zamanlı dersler gerçekleştirildi, ya da önceden kaydedilen dersler bilgi sistemine yüklendi ve öğrencilerin bu kayıtları izlenmesi istendi. Yine dönem projeleri, vaka çalışmaları ve çeşitli tarzlarda ödevler bu süreçte planlandığı gibi devam ettirildi. Nitelikli bir eğitiminin elbette çevrim içi sistemde de böyle çeşitli görev ve projelerle yürütülmesi önemliydi ancak üniversitelerin kaçırdığı bir nokta vardı: içerikler ve bilgiler aynı bilgilerdi; ancak öğrencilerin becerileri ve kapasiteleri aynı değildi.

Ne demek istiyorum? Çevrim dışı; yani sınıf ortamında öğrencilerin öğrenme kapasiteleri ve becerileri uzaktan eğitimde ekran başında sahip oldukları kapasite ve becerilerle aynı seviyede değil şüphesiz. Bütün gün ekran başında ders kayıtlarını dinleyip, peşine rapor yazmak, vaka okumak ve ders çalışmak üniversitelerin var saydığı kadar kolay olmuyor. Sadece kendi bölümümdeki çeşitlikten bahsetmiş olsam da birçok bölümün aynı kapsamda ve çeşitlilikte beklentileri olduğunu biliyorum. Bu sebeple bahsettiğim sorunun üniversitelilerin çoğu için geçerli olduğu aşikar. Yine farklı üniversite ve bölümlerdeki birçok arkadaşımla bu konu üzerinde yapmış olduğumuz tartışmalar da benzer bir gerçeği ve deneyimi ortaya koyuyor. Üniversiteler, bu süreçte çok ciddi bir empati ihmali yaptılar. Bu ihmal ve eksiklik de öğrencileri daha önce deneyimlemedikleri bir sistemde aynı, hatta daha fazla seviyede çalışma yükünün altında bıraktı.

Uzaktan Eğitim sürecinde üniversitelerin yanlışı neydi?Öğrenciler bu süreçte yoğun bir çalışma yükü ile mi karşılaştı?Bu yazıda.
Source: equilibrium

“İyi diyorsun da, öğrencinin tek işi ders çalışmak değil mi?” diyenler oldu ve yine olacaktır kuşkusuz. Hayır. Öğrencinin tek işi ders çalışmak değil. Hatta öğrencinin işi temelde ders çalışmak değil, öğrenmektir. Bu çok kritik, çünkü olağanın üzerinde beklentiler karşısında ve verimsiz bir sistemde bir öğrenci ne kadar ders çalışırsa çalışsın, etkili bir öğrenme ortaya koyamayacaktır. Bu sebeple, üniversitelerin görevi daha fazla ders materyali ortaya koyup öğrenci uyanık tutmak değil, daha fazla emek sarf edip ve empati gösterip etkili öğrenmeyi nasıl sağlayabileceklerini düşünmekti.

Yine de üniversitelerin suçlu olduklarını söylemek mümkün değil, çünkü üniversite yönetimlerinin de beklemedikleri düzeyde ani bir değişiklik tamamen krizin yönetimine odaklanma ihtiyacını doğurdu. Diğer birçok üniversite gibi kendi üniversitemde de yönetim ve öğretim görevlilerinin bu kriz yönetimi ve zorunlu değişim sürecinde önemli bir çaba gösterdiklerini söyleyebilirim. Fakat, kriz yönetimi sürecinde üniversitelerin gözden kaçırdıkları kritik bir noktaydı bu empati meselesi.

Pandemi sürecinin bir süre daha devam edecek olması nedeniyle birçok üniversite yaz dönemi eğitiminin de uzaktan devam edeceğini belirtti. Yani, üniversiteler gözden kaçırdıkları noktalar üzerine düşünmez ve gelişim göstermezse yaz döneminde de öğrenciler benzer zorluklarla karşılaşacaklar. Eğer süreç biraz daha devam ederse, kış dönemi de aynı zorluklar karşısında öğrenciler ayakta kalmaya çalışacaklar. Ancak, belirttiğim gibi daha fazla empati kurulup isabetli değişiklikler yapılırsa zorunlu sebeplerle devam edecek uzaktan eğitimde öğrenme verimliliği bir nebze de olsa daha yüksek olacaktır.

Peki, sınıf içi eğitim kadar verimli olacak mıdır? Olabilir mi?

Tam bu noktada, konunun bambaşka bir yanını ele almak gerekiyor. Uzaktan eğitim sürecinde birçok öğrenci ve eğitim kurumu benim gibi düşünmüyor. Yine aynı ödevleri evlerinde daha rahat yaptıkları için öğrenim süreçlerinin uzaktan çevrim içi olarak devam etmesinin bir sorun teşkil etmediğini düşünen belki de binlerce öğrenci vardır. Yazının başında da belirttiğim gibi herkesin öğrenim tecrübesi farklı olduğundan düşüncelerin bu minvalde olması oldukça doğal. Ancak, etkili bir öğrenim sürecinin uzaktan eğitim sistemiyle sağlanamayacağını düşünenlerdenim. En azından sınıf içi/çevrim dışı eğitimin sunduğu kalite ve verimliliğe yakın bir seviyeyi uzaktan eğitimin sunamayacağını düşünüyorum. Dört farklı argümanla uzaktan eğitimin neden yüz yüze eğitim gibi verimli olmayacağını gelecek yazıda açıklayacağım.

Uzaktan Eğitim sürecinde üniversitelerin yanlışı neydi?Öğrenciler bu süreçte yoğun bir çalışma yükü ile mi karşılaştı?Bu yazıda.
Daha fazla yazı için batihandizdaroglu.com‘u takipte kalın.