Singapur Dosyası-02 | Bir Strateji Harikası Singapur

Bu yazi 2020 yılında kaleme alınmıştır.

İlk yazımda belirttiğim gibi Singapur, dünyada pek eşine rastlanmamış bir kalkınma hikayesini 60 yıldan daha kısa bir sürede yazmayı başarmış bir ülke. Bu kalkınma hikayesinin merkezinde hiç şüphesiz doğru bir strateji ve isabetli strateji yürütmesi yatıyor. Yönetim biliminde stratejiyi, “uzun vadede başarıyı getirecek ve rekabette üst düzeye taşıyacak aksiyonlar bütünü” olarak tanımlıyoruz. Başarılı bir strateji, kurumun içinde bulunduğu durumu doğru analiz ederek, kaynak ve yetkinliklerini kendisini güçlendirecek ve potansiyeli yüksek alanlarda kullanmasını sağlayan detaylı rota planıdır. Bu strateji tanımı yalnızca şirketler için değil; en geniş ve büyük ölçekteki kurumlar olan devletler ve ülkeler için de geçerlidir. Bu bağlamda başarılı bir strateji yürüten ülkeler, kaynaklarını bugün ve gelecekte stratejik getiriler sunacak alanlarda yetkinlikler oluşturmaya yatırırlar ve uzun vadeli düşünürler. Heyecanlandıran bir vizyon ve anlaşılır bir misyon haritasıyla sürdürülebilir kalkınmayı elde etmek de yine başarılı bir strateji ve strateji yürütmesinin yapı taşlarıdır. 

Stratejik başarıyı elde etmiş ülkeleri düşündüğümüzde hiç kuşkuşuz Singapur listenin en başında gelir. Dünya, son yüzyılda çok sayıda kalkınma hamleleri görmüş olsa da yalnızca birkaç ülke bir müstesna birer stratejik kalkınma sergilemiştir. Kore, Tayvan, Hong Kong ve Singapur’ dan oluşan Asya Kaplanları(4 Asian Tigers) dünyanın geri kalanına ilham olmuş başarılara sahip bu birkaç ülke içindedir. Bu “kaplanlar” içinde de Singapur’ un hem kaynaklarının kıtlığı hem de nüfus ve alan yetersizliğine rağmen gösterdiği başarı ile farklı bir yerde durduğuna inanıyorum. 

4 Asya Kaplanı

Bir strateji harikası olarak Singapur, güçlü ve zayıf yanlarını iyi saptayıp sınırlı kaynaklarını en doğru alanlara yatırarak kalkınmayı başararak diğer ülkelere ve bizlere yararlı bir strateji dersi sunuyor. Yüz ölçümü İstanbul’ un yalnızca yedide biri olan ve yüz yıldan uzun bir süre İngiliz kolonisi olarak varlık gösteren, hiçbir kayda değer doğal kaynağa sahip olmayan fakir bir ülkeyken iyi bir stratejik yaklaşım sayesinde dünyanın en gelişmiş ekonomilerinden biri haline geldi. Hikayeye biraz daha yakından bakalım: 

Bir liman kenti olarak 1824 yılında Britanya Krallığının bir kolonisi olarak kurulan Singapur, 1950′ lerin sonuna kadar bir İngiliz kolonisi olarak devam etti. 1959′ da öz yönetimi devralan Singapur, 1963′ e kadar İngiliz kolonisi olarak devam ettikten sonra 1963′ te Malay Federasyonu’ na dahil oldu. Malezya ile arasındaki beklenti ve çıkar çatışmaları nedeniyle iki yıl sonra 1965′ te federasyondan ayrılarak tam bağımsızlığını kazandı.  

1965 yılında genç ve fakir bir ülke olarak bağımsızlığını elde eden Singapur, ciddi bir fakirlik ve kaynak kıtlığı ile karşı karşıyaydı. 1959’da göreve gelen ülkenin kurucu lideri Lee Kuan Yew, bir kalkınma vizyonu inşa ederek bu yeni ve fakir ülkenin dünya ile güçlü bir bağ kurmasını İngiltere ve Amerika ile sağlam iş birlikleri kurarak sağladı. Tek belirgin avantajı müstesna lokasyonu olan Singapur, Malezya ve Endonezya’ nın arasında, Avrupa ve Afrika’nın Uzak Doğu ve Okyanusya’ya açılan kapısı konumundaydı. Yüz yılı aşkın bir süredir yürüttüğü liman kenti olma fonksiyonu, Singapur gibi gelişmemiş bir ülkenin kalkınma yolundaki tek şansıydı. 

Kuruluşun ilk yıllarında Lee Kuan Yew | Kaynak: Straits Times

Halkın fakirlikle boğuşması ve nüfusun çoğunluğunun gecekondu gibi yapılarda yaşaması sosyal krizin öncelikle aşılması gerektiğini işaret ediyordu. Güçlü bağları ile birlikte Singapur, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerden kaynaklar elde ederek ilk kalkınma hamlelerini gerçekleştirdi. Singapur, görece az olan nüfusunu doğru örgütleyerek, güçlü ve vizyoner bir liderlik sayesinde açık bir kalkınma stratejisi çizip yönetiyordu. Bir diğer deyişle, Singapur’un stratejisinin en önemli bileşeniydi. 

1923′ te varlıklı bir Çinli ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Lee Kuan Yew, İngiltere’de Cambridge Üniversitesinde Hukuk eğitimi almış parlak, heyecanlı ve başarılı bir genç olarak 1959′ da Singapur’ un başına geçti. Singapur’ u zirveye taşıyacak heyecan verici vizyonunu müstesna bir stratejik planla sağlamayı hedefliyordu. Ülkenin doğal kaynaklarının eksikliğinin ve hüküm süren fakirliğin farkında olarak geleceğe dönük bir strateji çizdi: Bugünü ve geleceği inşa edecek sanayileşmeye ve geleceğin alanlarına ülkenin yatırımlarını yoğunlaştıracaktı. Küçük ve kıt kaynaklara sahip bir ülke olarak niş bir yaklaşım sergilemeleri gerektiğinin farkında olan Lee’ nin stratejisinde diğer bir önemli nokta potansiyel kaynakların belirlenerek bu kaynakların maksimum değeri üreteceği alanları tespit etmekti. 

Singapur, harika lokasyonunu stratejik planının merkezine yerleştirerek taşımacılık ve liman alanlarına yatırım yaptı. Uçuş rotaları için Avrupa ve Asya arasında bir transfer noktası olabileceğini ön gören Singapur, bugün dünyanın en iyi havalimanı ve havayolu şirketi olarak kabul edilen Changi Havalimanı ve Singapore Airlines’ ı kurarak yatırımlarını bu alana yoğunlaştırmış oldu. Lokasyonun iş dünyası ve küresel ekonomi için de önemli bir anlam ifade ettiğini bilen Singapur yönetimi, Asya’nın ve dünyanın finans merkezi olma yolunda yatırımlar yaptı ve bugün Singapur’ u dünyanın en büyük 3 finans merkezinden birisi haline getirdi. 

Kaynak yetersizliğinin bilincinde olan Singapur, yine lokasyonunun da büyük bir avantaj sunduğu yabancı yatırımları çekme adımlarını attı. Ekonomi bürokrasini, çok uluslu yabancı şirketleri Singapur’ a yatırım yapmalarını teşvik edecek biçimde inşa etti. Bugün Singapur, cazip vergi ve yönetim teşvikleriyle dünyanın en büyük şirketlerinin birçoğuna ev sahipliği yapıyor.  

Küresel şirketlerin ve yabancı yatırımların yalnızca yatırım getirmesini değil, bu yatırımları stratejik alanlarda yapmasını hedefleyen Singapur, yoğun sanayileşme adımlarını yüksek teknoloji, taşımacılık, biyomedikal, petrol rafinerisi ve finans alanlarına yönlendirerek ülke içinde geleceğin endüstrilerinde bir ustalık ve bilgi birikimi inşa etti. Hiçbir petrol kaynağı olmamasına rağmen petrol ve doğalgaz işleme uzmanlığını yıllar içinde geniş yatırımlarla inşa eden Singapur, GSYH’ sinin %10’unu petrol işlemeden elde ediyor. Biyomedikal alanında da dünyanın en önde gelen ülkelerinden olan Singapur’ un GSYH’ sinin %7′ sini biyoteknoloji oluşturuyor (The Atlas of Economic Complexity, 2018).

Lee yönetimi, gelişmemiş ve fakir bir ülkenin kalkınmasının en önemli yolunun eğitimden geçtiğini bildiği için eğitime yoğun yatırımlar yaptı. Devlet, 45 milyon dolar olan yıllık eğitim harcamalarını 200 kat arttırarak 2016 yılında 9.6 milyon dolara çıkardı(TRT World,2019). PISA ve diğer eğitim değerlendirme sıralamalarında da her zaman zirvede olan Singapur, 60 yıllık  tüm kalkınma başarısını bilim ve eğitimin ürettiği bilgi ve becerilerle sağladı.  

Singapur, Lee Kuan Yew’ in vizyoner liderliği ile dünyanın en fakir ülkelerinden birinden en gelişmiş ülkelerinden biri haline evrildi. Bu kalkınmayı kısıtlı kaynaklarını(merkezi lokasyon, güçlü ilişkiler, vizyoner liderlik) doğru ve geleceği olan alanlara(finans, yüksek teknoloji, biyoteknoloji, taşımacılık) kanalize ederek yetkinlikler oluşturan ve eksik yanlarını (sermaye yetersizliği) doğru politikalarla (çok ulusluları ülkeye çeken cazip vergi politikaları) tamamlayarak fırsata çeviren Singapur, bir strateji harikası olarak geleceğe emin adımlarla yürümeye devam ediyor.